La isla mínima (Bataklık) 2014



2014 San Sebastian En İyi Erkek Oyuncu (J. Gutıérrez), En İyi Görüntü, 
2015 Goya En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Özgün Senaryo, En İyi Yeni Kadın Oyuncu


Yönetmen: Alberto Rodríguez

Alberto Rodriguez, Endülüs sulak bölgesinde geçen bu gerilimle kara film türüne dönüş yapıyor. Yıl 1980... İspanya diktatörlükten demokrasiye geçiş sancıları yaşıyor. İdeolojik olarak birbirlerinden apayrı iki polis, kınama cezası aldıktan sonra iki ergen kızın kaybolmasını araştırmak üzere bataklık bölgesindeki ücra bir kasabaya sürülür. Geçmişe saplanıp kalmış, bataklığın kendisi gibi kaygan bir kasaba halkının ortasında iki anti-kahraman bütün zekâlarını vahşi bir katile karşı birleştirmek zorunda kalacaktır. La isla minima kesinlikle yılın en iyi İspanyol filmi...

Neroche - Hangover Square

Fusi (Bakir Dev) 2015



Yönetmen: Dagur Kari | Fragman>>>

Logh - The Passage

La Jalousie (Kıskançlık) 2013



Yönetmen:  Philippe Garrel 

Philippe Garrel yeni filmindebaşrolü yine oğlu Louis’ye teslim etmiş; ancak bu kez genç aktör dedesinden esinlenilerek yazılmış bir karakteri canlandırmakta. Hikâye günümüzde geçiyor olsa da, iki kadın arasında kalan babasının hayatını gözleyen küçük kız çocuğu Philippe Garrel’den başkası değil! Kadın erkek ilişkileri, Parisli bohemler, sanat dünyası ve siyah beyaz görüntüler kuşkusuz Garrel’in önceki filmlerinden de tanıdık kilit kelimeler. Ancak yönetmen bu kez, belki de kendi çocukluğuna dair bir öykü anlattığından, beklenmedik bir sıcaklığa da yer açmış filminde.

La jaula de oro, 2013


Yönetmen: Diego Quemada-Díez  | Fragman>>>

“İnsan olarak nereye gidersek gidelim yasadışı olduğumuz bir yer olamaz!” Ödüllü görüntü yönetmeni Diego Quemada-Diaz’ın yüzlerce göçmenin anlattıklarından hareketle çekilmiş bu ilk uzun metrajlı çalışması, izleyiciyi gerçekçi ve bir o kadar da şiirsel bir yolculuğa çıkartıyor. Guatemala’nın gecekondu bölgesinden üç genç daha iyi bir hayat hayaliyle Amerika’ya gitmeyi kafaya koyuyor. Meksika’dan geçerken, Chiapas bölgesinden tek kelime İspanyolca bilmeyen Kızılderili Chauk da onlara katılıyor. Yük trenlerinde gizlenerek, demiryollarında yürüyerek ilerleyen gençler bir süre sonra gerçeğin acı yüzüyle karşılaşıyor.
“İzleyici olarak, Juan ve Chauk ile beraber müthiş bir duygusal maceraya atılıyoruz; bu yolda bizi, insanları birbirinden ayıran, ulusları bir bıçak gibi bölen sınırları sorguluyoruz. Benim tek hayalim bu sınırların yok olması. Ancak ve ancak bu dediğim gerçekleşirse insanlık başka bir trenin yolcusu olabilir. O trenin nereye gittiğinin de zerre kadar önemi olmaz. Bu trende başka engeller çıksa da, o andan sonra varoluşa saygıyla yaklaşabilir, tüm ulusları, ırkları, sınıfları ve inançları aşan bir bilinç geliştirebiliriz.” –Diego Quemada-Diaz